bugün

entry'ler (1144)

petrol fiyatlarını ancak allah belirleyebilir

ilk okuduğumda bu fantastik beyanatı bir türk siyasetçisi verdi zannetmiştim ama değilmiş. açıklamanın sahibi suudi arabistan petrol bakanı el naimi. artık kafayı nasıl bozmuşlarsa... allah'ın işi gücü yok petrol fiyatlarıyla ilgilenecek öyle mi? komik lan bunlar...
[http://www.iceriks.com/pe...cak-allah-belirleyebilir/]

münir karaloğlu

adamdaki rahatlık takdire şayan gerçekten de. "gömerim seni" diyip kafasına göre sataşıyor herkese.
http://www.iceriks.com/gomerim-seni/

lamborghini gallardo

çok değil, 2010 yılının en son günü sırf zevk olsun diye istanbul'dan ankara'ya sürmüştüm bu aracı. bu sürüş, bir yeni yıl hediyesiydi, böyle de garip arkadaşlarım vardır.
aracın çekiş gücü, torku, aerodinamisi, sesi... anlatılamaz, yaşanır. sabaha karşı bomboş yollarda ibreyi 325'e dayadığınızda bile zorlanmadan, titremeden ilerleyebiliyor. dünya ayağınızın altından o kadar hızlı akıyor ki, bu tecrübeyi ilk defa yaşıyorsanız eğer kafanızın karışacağı kesin. gerçi ben benzer bir tecrübeyi corvette z06 ile yaşamıştım ama bu kadar güzel değildi açıkçası.
her neyse, aracın iç tasarımı o kadar sade ve öylesine temiz ki, dışardan baktığınızla aynı şeyi görmüyorsunuz açıkçası. bir audi'nin içindeymiş gibi hissetmeniz olası. bu hissi sevmemiştim ancak bir süre sonra alışıyorsunuz. benzini su gibi içtiğini tahmin edebiliyorsunuzdur? 5bin cc ve 10 silindirli bir motordan ekonomi bekleyemezsiniz tabi. o gece ne kadar benzin parası verdiğimizi hatırlamıyorum, hatırlamak da istemiyorum.
kullandığım gallardo'nun versiyonu lp560-4 idi. ilk jenerasyon gallardo'ya göre çok daha agresif ve güzel bir dizayna sahip olması bir yana, ilk versiyon motorun güncellenmesiyle ortaya çıkan yeni güç dengeleri inanılmaz boyutta.
ben kendimi bir formula-1 aracının içindeymiş gibi hissettim açıkçası. hızlanması, yavaşlaması, virajları alışı... vites geçişlerinin hızı, sürüş modunun sizi olabildiğince serbest bırakması... her şeyiyle kendinizi bir pilot zannetmeniz olası. lakin bu aynı zamanda tehlikeli bir şey.

özetle; dünya üzerinde kullanması en zevkli şey bu bence. "anlatılmaz yaşanır" lafını haklı çıkarıyor.

soundcloud com

müzik zevkini genişletmek, derinleştirmek, zenginleştirmek için ideal mekan. amatör-profosyonel komünite.
bu da benimkisi: http://soundcloud.com/utopiano

teonanacatl

"tanrıların eti" anlamına gelir.

erol köse

server merver diyor ammmmaaaaa, bir ping atmayı bile bilmiyor. yazık lan.

yurt dışı server korsan yayın

bir erol köse tabiri.
yeri gelmişken açıklayalım; ek$i sozluk gece güncellemeleri nedeniyle -alışkın olduğumuz gibi- yarım saatliğine bayaa bi yavaşladı. erol köse efendi de twitter'daki hesabından bunu üstüne alındı (başka bi şekilde açıklayamıyorum bunu). yok kapattırdım filan. bi saatliğine de olsa kapattırmışmış. ahaha lan bi saatlik kapattırma nerde görülmüş lan? neyse... sonra da dedi ki, "yurt dışı server korsan yayın" birazdan başlar. ek$i sozluk beta'yı mı kastediyor acaba? ulan o da türkiye'de be. ahaha komiksin adam ya.

sözlük yazarlarının benzediği ünlüler

küçükken dave grohl'a benzetirlerdi, büyüdüm iker casillas'a benzetiyolar. bilemedim niye.

hdr

bu teknikle çekilen görüntüye "fotoğraf" demek gelmiyor hiç içimden, o derece fotoğraftan uzak bir şeydir. teknolojinin getirisidir.
hiç biri çıkıp da analog pozitifi hdr negatife döndürmüş mü? bir bakın derim. hep dijital hep dijital, yazılım ürünü sentetik görüntü. fotoğraf değil lan onun adı, adam olun adam!

herkesin kendini güzel veya yakışıklı bulması

facebook'taki profil fotoğrafları sebebiyle böyledir bu (daha da fazla açıklama yapmiycam).

zaa xd

guizaa xd versiyonu türemiş. ve de* cuk oturmuş.

turkrock

eskiden klasik forum havasındaydı görünümü filan. şimdi biraz daha modern olmuş, adam etmişler. ama bu sefer de kullanıcılardan ve kaliteden eser kalmamış.
birkaç yıl boyunca (5 yıl, dile kolay) klavye eskitmişliğim vardır forumlarında. tahmin edersiniz ki, tool başlığında (evet.)

ağlamak

bir insan eğer ne için ağladığını bilmiyor ama sık sık ağlıyorsa, yaşamıyordur. yaşamadığı için ağlıyordur.

kış

en çok sevdiğim. keşke bütün yıl kış olsa...
sırf bu yüzden iskandinav ülkelerinden birine yerleşeceğim evet.

en iyi fransızca şarkılar

bence şu ikisidir:
holden - ce que je suis
melanié pain - la cigarette

futbol

belli bir sınırı olması gereken.
örneğin bir ülkenin gündemini meşgul etmemelidir. insanların yatıp kalktığı bir şey olmamalıdır. fanatizmi, ırkçılığı, şiddeti körüklememelidir. her şeyin tadında güzel olduğunu biliyoruz ve bu "tadında güzel" kavramı futbol için de geçerli olmalıdır.
özellikle türkiye'de, çoğu zaman futbol bir çok şeyin önüne geçebiliyor.
mesela şunu anlayamıyorum;
tuttuğunuz takım şampiyon olunca niye bu kadar çok seviniyorsunuz? siz mi şampiyon oldunuz? şampiyonluk primi mi alacaksınız?
tuttuğunuz takım yenilince neden bu kadar üzülüyorsunuz? siz mi yenildiniz? üç puanı siz mi kaybettiniz?
tuttuğunuz takım süper bir futbolcu transfer edince niye dilinizden düşmüyor? siz mi transfer ettiniz, akşam evinize gelip sıcak bi çorba mı yapacak, sıcak suyla ayağınızı yıkayıp size masaj mı yapacak?
tuttuğunuz takım avrupa'da başarısız olunca neden "tecrübesizlik" oluyor? oradaki futbolla buradaki futbolun farklı olması, tecrübesizlikten mi kaynaklanıyor yoksa kaliteden mi? bence kaliteden. türk takımları avrupa futbolu düzeyine ulaşabilecek kadar tecrübe sahibi. ancak o kadar kaliteli değil.
futbolla ilgili herhangi bir şey olduğunda bunun haftalarca irdelenmesini anlamıyorum ben. başka derdiniz mi yok arkadaşım sizin?

amerikan otomobilleri

bu otomobiller bence gereksizdir. hayvan gibi benzin tüketen, gereksiz derecede büyük ve gürültülü bir motor, anlamsız hatlara sahip tasarımlar filan. gereksiz yani.

kız arkadaşın bakire olmadığını öğrenmek

herhangi bir şeyi değiştirmez, değiştirmemelidir. çünkü; bekaret dediğin şeyin özü beyindedir asıl (hem erkek hem kadın için).

kulaklığın kendi kendine düğüm olabilmesi

kablo cininin işidir kesin.

this twilight garden

dünyanın en güzel 'aşk' şarkısıdır.